23 Haziran 2016 Perşembe

Bir Bebeğin Gülümsemesi

Sıradan bir günümü tasvir edemeyeceğim mutluluklarla dolduruyor,
Bir bebeğin gülümsemesi.
O an sarılmak geliyor içimden tebessümlere,
Duruyor zaman da saatin umurunda değil, bundan bana ne.
Bir an yaşıyorsam hayatımda,
Heh işte diyorum, şimdi.
Ve içim ısınıyor,
İçe düşen hiç bir ateş bu kadar yakmadı beni.
Bir fotoğraf karesinin ruhumu o ana hapsetmesi gibi,
Ama esaret değil bu bir teslimiyet,
Masum bir mutluluğa teslimiyet.
Seni hatırlar ya da hatırlamaz düşünmeden,
Sebep olduğunu bilerek -yahu sebep olmasan da gülüyorsa çok önemi yok-
Bir bebeğin gülümsemesi,
Kimsenin yaşatamadığı kadar çok yaşatıyor beni.

İşte yine yaşadığımı hissettiğim günlerden biri,
Farklı şiirlerde aynı şeyi bahsettiğim dizeler çarpıyor gözüme.
Kimsenin görmediği, göremediği, okuyamayacağı bir şiir.
Beden bulsa da sımsıkı sarılsam dediğim,
Daha doğmadan ölmüş, anılarını başka çocuklarımda yaşattığım,
En sevdiğim.

Bir bebeğin gülümsemesi.
İhtiyacım olan tek şey belki,
Pür ve hür bir mutluluğu görmek.
Neden nefes aldığımı hatırlatırken,
Çevremdeki insanlara göstermek istediğim yüzümü,
Bir bebekte görmek.
Bir bebekte gördüğüm şeyi binlerce kelime ile hissettirememek.

20 Haziran 2016 Pazartesi

Onca Kelime ile Anlatamadım

Nasıl başlayacağını bilemezsin söze,
Hissetmek kadar kolay değildir dile getirmek.
Yanlış kelimelerin ahengi,
Olmadığın birinin maskesini geçiriverir yüzüne.
Olmaktan korktuğun biri oluverirsin,
Olmasını istediğin birinin karşısında.
Korkun ifade edememektir pür olan hisleri,
Başkalarının ağzında kirlenen, klişeleşmiş cümleler ile.
Ele ayağa düşmüş sevgi cümlelerinden kaçarsın,
Yahut o an gözlerine bakamazsın,
Onun gözlerine yalandan bakanları görmekten korkarsın.
Annem geçse de yanı başımdan, eteğine saklansam dediğin bir an,
Daha da saçmalarsın.
Halbuki bıraksan zamana
-En büyük hıyanet eden kendisi aslında-
Rehber olur da götürür seni gitmek istediğin limana.

Seçemezsin aklından geçen kelimeleri,
Tasvir etmeleri için kalbinden geçenleri.
Hiç birine o sorumluluğu yükleyemezsin,
Taşıyacakları kadar yüklesen bile,
O kadar çok kelimeyi bir araya getiremezsin.
Hadi getirdin diyelim -farzı misal-
Kaybolur karşındaki, satırlar arasında.
Sen onu gün yüzüne çıkartmak isterken yaşadığın duygularla.

O kadar çok kelimeye, o kadar çok ahenk kurdum ki hayatta,
Her biri, başkasını anlattı aslında.
Her bir duygu, etrafımdaki insanlara aitti de,
Bana zeval olmadı kaleme aldıklarım,
Aidiyet hissetmedi hiç bir duygu bana.
Sayfalarca yazdım, henüz tanımadığım insanları,
Belki de hiç tanımayacağım insanlara anlattım.
Bir kendimi sana anlatamadım.

6 Haziran 2016 Pazartesi

Gideni Çok Bekleyeni Yok

Yaşananların değil de yaşanacakların peşindeydik hep.
Anda değil gelecek bir zamanda,
Onla değil, onun olacağına inandığımız bir hayalde..
Ve o şimdi nerede?
Başka birinin geleceğinde belki de.

Kim bilir kaç kere bıraktık yaşanacakları kadere,
Kaç kere suçu attık kendisine..
Daha birbirimize sarılamamış iken, nasıl da sarıldık zamana.
Gideni çoktu bu ilişkinin de bekleyeni yoktu sanki,
Sahi ilişki diyebilir miyiz onun fikrini almadan?
Yoksa inkar mı eder, bizim şu anı inkar ettiğimiz gibi?

Umurumda olmamalı;
Ötekileştirerek kurduğum cümleler,
Yahut tek başıma değilmişim gibi kullanmak kelimeleri.
Fikirlerin canı olsa nereye gideceklerini söylerdim de,
Bir tek hisler muhatabım olsun,
Konuşmaktan da yazmaktan da yorulduğum bu anda.
Dile de gelmesin kelimeler,
Kaleme de teşrif etmesin hanımefendiler, beyefendiler.
Bıraksınlar düşünceler peşimi,
Geri zamanda hislerin beni terk ettiği gibi.
Bıraksalar düşler umutlarımı beslemeyi,
Belki yeniden doğarım kim bilebilir ki?