30 Mayıs 2016 Pazartesi

Güzel Sevdik Ama Hakkını Veremedik

Nefes alıp da soluyamamak,
Koklayıp da canlandıramamak gözlerinin önünde,
Duyup da çıkaramamak kimin konuştuğunu..
Anıları hatırlamaya çalışmak ama onu hiç bir yerde bulamamak.
Nefesinin sıcaklığını, kokusunun yaşattıklarını unutmak,
Kavga ederken yükselen ve bir kaç dakika sonra -seni seviyorum- diye alçalan sesini unutmak.
Bir kağıt bir kalem verseler,
Onu çizemeyecek duruma gelmek.
Pusulasız keşfettiğin bir limandan, pusulayla ayrılmak;
Ucu umutsuz, bucağı onsuz denizlerde kaybolmak.
Onlarca kelime kullanıp da, ifade edememek,
Yahut kabullenememek.

İnsan özlemiyor ki kişileri diye itiraf edememek.
Özlenen şey hissedilenler, paylaşılanlar, hatıralar..
Ana ait olmayan, geçmişte kalan zamanlar ya da geleceğe ait olan hayaller.
Beklentiler..
İlk gördüğümüz andan, ufukta gözden kaybolduğu ana kadar oluşturduğumuz beklentiler.
Başkasına ait hayal kırıklıklarını sahiplenmek,
Sonra elimize battıkları vakit feryat figan eylemek.

İşte tüm bunlar anlatıyorken bizi,
Biz kaleme de alamadık dile getiremediğimiz kelimeleri.
Kabullenemedik ne sevdiğimizi, ne de artık gitme vaktimizin geldiğini.
Keşfettiğimiz her bir limanı yakıp yıkmadan,
-Amerika'ya giden bir İspanyol, İngiliz olmadan-
Ayrılamadık.
Kırıldığımız zamanlar, kırmadan devam edemedik.
Çok güzel sevdik, ama hakkını veremedik.

5 Mayıs 2016 Perşembe

Teşekkür Yahut Bir Özür

Teşekkür etmek istediğim insanlar var hayatta, ya da artık değiller hayatta.
Ne fark eder, gözlerimi kapattığımda zaman kavramı olmadığında,
Bir teşekkür, onların beni mutlu edebildiği gibi mutlu edebilir mi onları bilmiyorum, ama
Beni bir kez daha mutlu edecek, teşekkür etmek onlara.
Parmaklarında mecal kalmayana kadar, yüreğindeki ahengi kulağıma anlatan piyanist,
Gözlerimi kapadığımda bile hayal edemediğim şeyleri resmeden ressam,
Konuşmadan güldüren, güldürdükten sonra düşündüren o adam..
Teşekkür ediyorum, bencil olmadığınız için aslında.
Size ait olan hisleri paylaştığınız için benimle,
Ve benim de başkalarıyla paylaşmama izin verdiğinizde;
Her birimizin yan yana olacağı bir kent meydanı,
Saati yok bu tarz bir buluşmanın..

Özür dilemek istediğim anılarım var,
Kendime kızdığım bir kaç ben geçmişimde kalan,
Sırtımda nedensizce taşıdığım günahlarım, dönüp arkama baksam pişman mıyım?
Vermiş olduğum kararları layığı ile yapamadığım için belki,
Yahut hislerimi sakladığım benlere kızgınlığım.
İçimdekileri kelimelere dökemediğim her an,
-Yoksa dökmediğim mi demek daha doğru olur bilemem, bilmem-
Başkalarını dinlerken, kendimi dinlememem..
En büyükten bir küçük günahım, bayramlarda dahi kendimle dargın kaldığım;
Geçmiş derken bile bana ait değilmiş de başkası bana anlatmış gibi davranmam.
Geçti yahu diyememem bazen,
Bu konuda bile yalan söylerken, kendimi kandırmam.
Dolandırmam kendimi ve geleceği belirsiz olan bir kaç hayal satmam..
Geleceği bir istasyondaki bankta kıvrılıp beklemek iken hakkı,
Kahvem ve hırkam ile drama hikayeleri resmetmem.
Özür diliyorum şimdi kendimden.
Kendime değer vermediğim vakitlerde dahi, bana değer veren sizlerden.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Yalnızlıktı Paylaşılamayan

Yalnızlıktı teması..
Fırçası boya tutmazdı, tuvale bekaretini kaybettirmesin diye;
Kalemi mürekkep damlatmadı, bir şiir uğruna sayfalara.
Ve ne yazabildi ne çizebildi..
Yalnızlığı bir şair olarak da paylaşamadı bir ressam olarak da..
Ne mi yaptı, sahip çıktı o yalnızlığa.
Anladı ki bir şey yaparak def edemeyecek başından,
Taç eyledi bu sefer başına, bir sigara da ona uzattı.
Kendi kendine yarattığı dramalarda,
Başkaları için yazdığı şiirlerini okudu göz yaşlarıyla.
Gidişini resmettiği kaç kişi varsa geçmişinde,
Hepsi tablolarda hapsedilmiş bir şekilde karşısındaydı şimdi.
Durdu düşündü ya da düşündükten sonra durdu,
Belki de farkında değildi neyle yüzleştiğinin,
Ama bildiği tek şey artık zamanı gelmişti.
Yorganı kafasına çekip kurtulabileceği bir korku değildi bu;
Lakin gerek de yoktu, yalnızlık bir korku değildi,
Varoluşun en başından beri bir gölgeydi.
Bazen bomboş bir sokakta yanıp sönen bir lambayla doğardı,
Kalabalıklarda hiç farkına varılmazdı;
Daha doğrusu kime ait olduğu anlaşılmazdı.