1 Ocak 2017 Pazar

Buyurun Cenaze Namazına

Yerin yüzü, yerin altı olmuş.
Hiç birimizin, toprak altındaki ölülerden farkı kalmamış.
Ruhlarımız,
Meydanları dolduran bedenlerimizi çoktan terk etmiş.
Hiç bir şey için çok geç değil derken bile,
Zaman kaybetmişiz.
Sokakta aç kalan bir çocuğu,
Halil İbrahim sofralarımızdaki sohbete, ismen davet etmişiz.
Yeni bir günün, yeni bir umutsuzluk olduğu sabahlara;
Geceden kalmışız, bir düş kırıklığı ile.
Kışın henüz kestane kızartacağımız günleri gelmeden,
Biz ısınmak için, beklentilerimizi ateşe vermişiz.

Sevmişiz, yani sevmişizdir herhalde.
Sevilmişsek -varsayalım yani-
Demek ki sevişmişiz.
Güldüğümüzü de hatırlar gibi oluyoruz bazen,
Tebessüm mü, hadi onu da sayalım bu sefer.
Mutlu olduğumuz anlar,
Unutmakta ısrar ettiğimiz bir rüya gibi gelse de,
Bir kaçımız tuttuysa küçüklüğünde günlük
Bir sayfa dolusu olmasa bile bir kaç satırda vardır be.

En az bir kere ıslanmışızdır ahmak ıslatan yağmurunda.
Yüzümüzde aptal saptal bir gülümseme ile,
Yerlerdeki karınca yuvalarına basmadan,
Kaldırımın kenarında yürümeye çabalarken.
Önce birbirimizi itip,
Sonra düşmeyelim diye sıkıca sarılırken;
Birlikte düşmekten hiç korkmamışızdır.

Şimdi korkuyorsak düşmekten, sadece yalnız kaldığımızdan mütevellit,
Islanmaktan çekindiğimiz için hamal gibi taşıyorsak her gün şemsiyeleri,
Sevişmek uğruna kırk takla atarken, sevmek ağır geliyorsa yüreklerimize,
Tebessümlerimizin yerlerini, sebepsiz gerginlikler aldıysa,
Anılarımızı paylaştığımız sayfaları, öfke nöbetlerimizde yırttıysak,
Bir çocuğun boğazından geçecek lokma, bizim çöpümüzden gittiyse onun sofrasına,
Buyurun cenaze namazına.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder