14 Mart 2016 Pazartesi

Kazara Yaşamak

Hiç kazara yaşamak olur mu?
Taso mu bu, şansa cipsten çıksın!
Yahut barbut mu oynuyoruz bre?
Hep bunlar Nazım Hikmet'in dediğini yapıyoruz diye,
Yaşamayı ciddiye alıyoruz da;
Yaşamak bizi neye alıyor kim bile.
Dur dur alıp veremediğimiz yok yaşamakla..
Yani yaşamak değil de şans eseri hayatta kalmak ağır bastığından.
İşimiz gücümüz, tam yaşamak olacak,
Bir gülme tutuyor o sinir harbinde.
Diyor ki yine Nazım,
Yetmişinde bile zeytin dikeceksin..
Altmış beşinde emekli olacaksın,
O beş sene de zeytin dikmek için bekleyeceksin.
Kapatacaksın kendini bir sandığa, Pandora misali,
Ufak hesaplar yapacaksın yaşayabilmek için.
Acaba bu yoldan değil de şu yoldan mı gitsem diye düşüneceksin,
Otobüse binmek yerine yürüsem mi?
Ya yürürken tecavüze uğrarsam diye tedirgin olacaksın,
Bir minibüse bineceksin.
Ulan ne biçim iş, her bir kararında farklı bir gazete küpürü gözünün önünde.
İn minibüsten in..

Müjdat Gezen'in Şizoşems'te dediği gibi;
"Sen de fark ettin zaman kötü en iyisi biz işi deliliğe vuralım"
Öyle zamanlar değil böyle zamanlar tehlikeli be Şemsettin..
Ne benim cebim güvenli saklanman için,
Ne senin şapkan alır bunca insanı..
Yok ki vestiyer her sokak başı,
Asalım insanlık dediğimiz pardösüleri..
Bakalım ne var ne yok yüzlerin ardında;
Kaçımızın kalmış ahlaki değerleri,
Kızarmış mı yüzlerimiz olan biten karşısında;
Gülüşlerimiz maskelerimize mi çizilmiş yoksa;
İçten bir tebessüm edebilenimiz var mı hala?

Velhasıl kelam, bir kağıt bir kalem,
Yaz anam, yaz babam..
Sus vicdan, sus ulan.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder